NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ عَلِيِّ
بْنِ سُوَيْدٍ
يَعْنِي
ابْنَ
مَنْجُوفٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
دَاوُدَ عَنْ
حَمَّادِ
بْنِ سَلَمَةَ
عَنْ
حُمَيْدٍ عَنْ
الْحَسَنِ
عَنْ
عُثْمَانَ
بْنِ أَبِي
الْعَاصِ
أَنَّ وَفْدَ
ثَقِيفٍ
لَمَّا
قَدِمُوا
عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْزَلَهُمْ
الْمَسْجِدَ
لِيَكُونَ
أَرَقَّ
لِقُلُوبِهِمْ
فَاشْتَرَطُوا
عَلَيْهِ
أَنْ لَا
يُحْشَرُوا
وَلَا
يُعْشَرُوا
وَلَا
يُجَبَّوْا
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَكُمْ أَنْ
لَا
تُحْشَرُوا
وَلَا
تُعْشَرُوا وَلَا
خَيْرَ فِي
دِينٍ لَيْسَ
فِيهِ رُكُوعٌ
Osman b. Ebi'l-As'dan
demiştir ki:
Sakif (kabilesin)in
heyeti (müslümanlığı kabul etmek gayesiyle) Rasûlullah (s.a.v.)'e geldikleri
vakit, (Nebi Efendimiz) onları kalplerinin daha da incelmesi (ve hassaslaşması)
için mescide indirmiş. (Onlar müslümanlığı kabul edebilmeleri için) cihâdla
öşürle ve namazla mükellef tutulmamalarını hz. Nebi'ye şart koşmuşlar.
Rasûlullah (s.a.v.) de:
"Size (muvakkaten)
cihâd'a çağrılmama ve öşür'den muaf tutulma (hakkı tanıyorum. Fakat) namaz
bulunmayan dinde hayır yoktur."
Bu bakımdan geçici
olarak dahi olsa sizi namaz'dan muaf tutamam buyurmuştur.
İzah:
Taif :İkinci iklimde
yirmibir derece arz (enlem) dairesinde, rakımı yüksek, akar suları ekinlikleri,
hurma bahçeleri üzüm bağları bulunan, muz ve benzeri meyveler yetişen,
Mekke'nin doğusunda Mekke'ye iki, üç merhalelik büyük bir şehirdir.
Mekke'den Taife yaya
yürüyüşüyle bir günde çıkılır, Oradan Mekke'ye yarım günde inilir.
Hicretin onuncu yılında
Huneyn gazvesinden sonra Benû Hevazin kabilesi, müslüman oldukları için azad
edilmişti. Kaçaklardan bazıları ise Ev-tas vadisinde toplanmışlar ve bunlarda
bir İslâm müfrezesi tarafından esir edilmişlerdi. Savaştan kaçan Benû Sakîf
kabilesi de gidip Taife kapanmışlardı.[Debbağoğlu Ahmed, Ansiklopedik Büyük
İslâm İlmihali 145.]
Bunun üzerine, Nebiimiz
Taif'i kuşattı. Taifliler en şiddetli bir şekilde günlerce ok savaşı yaptılar.
Sakîfliler 10-19 gece
Taif'ten müslümanlara ok ve taş atarak savaştılar.[Koksal M. Asım İ. Tarihi
VIII- 455.]
Bu kuşatmadan bir sonuç
alınamadığından kuşatma kaldırıldı. Bir sene sonra Taif halkı, kendiliklerinden
gelip müslüman oldular.[Debbaoğlu Ahmed Ansiklopedik Büyük İslâm İlmihali,
145.]
Müslüman olmak üzere
Medine'ye gelen Sakîf heyetini Nebi Efendimiz mescidde kabul etti. Onları
mescidde kabul etmekle, mescidde cemaat halinde namaz kılan müslümanları
görerek kalplerinin incelmesini ve dolayısıyla İslâm'a karşı olan ilgilerinin
daha artmasını umuyordu.
Sakîfliler kendilerinin
cihâd, zekat ve namazdan muaf tutulmaları şartıyla İslâm'a girebileceklerini
bildirdiler.
Hz. Nebise onlara
kendilerinin cihâdla zekattan muaf tutulabileceğini, fakat namazsız bir dinde
hayır olmadığında namazdan muaf tutamayacağını bildirdi. Onlar da bu şartla
İslâm'a girmeyi kabul ettiler.
Nebi Efendimizin, onları
zekât ve cihâddan muaf tutmasının sebebi, aslında henüz onların zekat vermek
ve cihâd etmekle mükellef olmamalarıydı. Çünkü yeni müslüman oluyorlardı.
Zekatla mükellef
olmaları için mallarının üzerinden bir sene geçmesi gerekirdi. O anda Umûmi
seferberlik ilân edilmiş olmadığı için cihâdla da mükellef değillerdi. Bu
sebeple onları geçici olarak zekat ve cihâddan muaf tuttu.
Onlar İslâm'a girdikten
sonra, yapacakları güzel amellerle kalplerinin genişleyip İslâm'a ısınacağını ve
zamanla kendiliklerinden zekatlarını verip ve cihâda koşacakları kendisine
bildirildiği için onları zekatla cihâddan muvakkaten muaf tutmuş olması da
mümkündür.
Fakat günde beş vakit
namaz kılmak, her müslümana farz olduğundan onların namazdan muaf tutulma
tekliflerini reddetti.
Sakîf kabilesi, kendi
azalarıyla müslüman olduklarından Tâif arazisi haraç arazisi değil mülk
arazisidir.